bolatunsal @ windowslive.com

 
 
 
Turist deyince; Wolksvagen minibüsleri veya kaplumbağa taksileri ile Akdeniz sahillerine gelip, deniz kenarlarına kamp kuran almanlar gelir benim aklıma. Yetmişli yıllardı. Yokluk içersinde olduğumuz günler. Ülkenin, henüz deniz kenarlarındaki yıldızlı tesisler ile tanışmadığı zamanlar. Küçük pansiyonlar, küçük motellerin ilk turistlerini ağırlamaya başladığı dönemler.
1970 li yılların başlarında, Kemer Koca Burunun kuzeyine, yani Kemer’e bakan tarafına, yanılmıyorsam Türkiye’nin, ikinci modern tatil köyü yapılıyordu. Fransızların Clup Med firması 1967 yılında, Foça Tatil Köyünden sonra, bir tatil köyü de Kemer’e inşa etmeye başlamışlardı. Büyük ölçekli turizm ile ilk tanışan ilçelerden birisiyiz biz. O yıllarda nahiye idik. Bu tatil köyü inşaatının başlaması ile birlikte, Kemer Antalya arasındaki karayolunun genişletme çalışmaları da başlamıştı. Bu yeni açılan yol, yeni bir yolculuğun da başlangıcı oldu.
Seksenli yılların başlarında, Kemer’e gelen Dünya Bankası uzmanları; Türkiye’nin ilk altyapısı tamamlanmış tatil beldesinin planlamasını yapmaya başladılar. Onlar her yeri ölçüp çizerken anlayamadık ilk başta ne yapmaya çalıştıklarını. Bir yıl öncesinden yat limanı inşaatı başlamıştı. Bir iki yıl içersinde her yer köstebek yuvasına döndü.
Sonradan öğrendik ki, Kemer’in ilk önce altyapısı tamamlanmış, sonra üst mimariye geçilmiş Türkiye’nin ilk tatil beldesi olduğunu. Projenin adı da Güney Antalya konmuştu. Kulağa hoş geliyordu. Coğrafyada sürekli bir şeyler değişiyordu ama biz anlamakta zorluk çekiyorduk.
Yeni caddeler açılmaya başlandı. Açılan caddelerin sağında solunda inşaatlar yükseliyordu. İnşaatlar bittikçe, binaların yeni sakinleri taşınmaya başladılar adreslerine. İlk Liman Caddesinden öğrendik biz seçkin ve beyefendi esnaflığın zarafetini. Her biri temsil ettiği meslek dalının güzide esnaflarıydı. Daha sonraki yıllarda bazı sanatçılarında tercih ettiği kıyı ilçesiydik.
 
1983 sonrasının başbakanı Turgut Özal tanıştırdı kıyılarımızı kitle turizmi ile. Adına da bacasız sanayi diyordu. Daha sonradan anlayabildiğimiz, eksikleri ile hataları ile yeni bir dönem başlıyordu önümüzde. Tesislerin daha az olduğu dönemlerde her şey yolunda gibiydi sanki. Özellikle büyük ölçekli tesislerin sayılarının sürekli artması, bunun sonucu olarak kıyı yağmacılığı işin gidişatını değiştirdi. Buna bağlı olarak plansız ve düzensiz ticari alanların turizm adına faaliyetlere başlaması bölgeye göçü, bölgeye göç de karmakarışık bir oluşumu meydana getirdi. Kronikleşen hatalar sonuçlarını son yıllarda daha da ağır hissettirmeye başladı.
 
Her şey dâhil sistemi ile başlayan cömert kaynak kullandırımı, rekabetin doğurduğu fiyat indirimleri, bunun sonucu olarak müşteri profilinin değişimi. Geldiğimiz nokta ise hiç kimsenin memnun olmadığı bir turizm yapısı.
Gerek yatak yatırımlarının, gerek ticari alanların çoğalması pastanın dilimlerini oldukça küçülttü. Sektörün memnuniyeti için daha çok müşteri gerekiyordu. Daha çok müşteri için de daha çok tanıtımlar. Yerel yönetimler bu tanıtım ihtiyacını turizm fuarlarına katılarak yerine getirmeye çalışıyorlar ama bu tanıtımların eksik ve yetersiz yapıldığı da bir gerçekti.
Tanıtım kitapçıkları basılır, çam sakızı çoban armağanı hediyeler yapılır, herhangi bir ülkeye gidiş dönüş biletleri alınır, otel rezervasyonları yapılır turizm fuarlarında ilçe ya da il temsil edilir. Bu turizm fuarlarına kimler katılır? Tabi ki belediye başkanı, belediye meclis üyeleri, birim müdürleri. Eskiden köy muhtarları da katılırdı. Muhtemelen de katılımcının büyük çoğunluğunun bir tek bile yabancı lisan bildiğini sanmıyorum. Tanıtım, fuarda standa gelen ziyaretçiye gülümseyerek kitapçık uzatmak, hediye takdim etmek, tanıtım yapmaksa buna diyeceğim hiçbir söz yok.
Olması gereken; örneğin Moskova turizm fuarına katılacaksanız, bir kişi de yetmez en az iki kişi ve daha fazlası, ana dili gibi Rusça konuşan personel istihdam edersiniz. Bu personelin sadece Rusça bilmesi de yetmez iyi bir tanıtım için. Bölgesini tanıtabilmesi için, o coğrafyayı çok iyi bilmesi gerekir. Standa ziyarete gelen turist adayına bölgeyi, yüz yüze konuşarak anlatmalı, merak ettiklerini, kafasında her hangi bir soru işareti olup olmadığını sormalı, turist adayını her açıdan aydınlatmalıdır. Bölgesinin sadece yeme içme eğlence turizmini içermediğini, kültürel değerlerimizi, insanımızın misafirperverliğini, doğal güzelliklerimizi, yöresel ürünlerimizi de tanıtmalıdır. Hatta işletmelerimizin profili hakkında bile ziyaretçileri bilgilendirebilecek düzeyde olmalıdır. Standa ziyarete gelen turist adayları ile sıcak samimi sohbetler yapabilecek yetenekli donanımlı personeller ile yapılır turizm fuarları. Bu örnekleme bölgemize gelen turist çeşidine göre çoğaltılabilir. Almanya için ayrı ekip, Hollanda için ayrı ekip, Ukrayna veya başka bir ülke için başka ekip. Bu kadrolar turizm fuarlarının dışında da yeni projeler geliştirebilirler. ARGE birimi gibi çalışabilirler. Gelen veya gelecek turistin eğilimleri tercihleri doğrultusunda bölgedeki ticari yapıyı yönlendirme görevini üstlenebilirler.
Bunlar yapılmadığı için yerel yönetimlerin gittiği turizm tanıtım fuarları hedefine ulaşmıyor ve sadece turistik seyahatin ötesine gidemiyor. Bu yapılanmayı yerel yönetimler olarak gerçekleştiremiyorsak onun da kolayı var. Bu donanımlı ve bilgili kadroları il bazında, paydaşların bir araya gelmesi ile kurarsınız, dolaysıyla maliyeti de rahatlıkla altından kalkabileceğiniz bir bütçeye dönüşür.  Tek bir stant da İl merkezi ve ilçelerin tanıtımı zor olmasa gerek sadece personel sayısını biraz daha sayı olarak fazlalaştırırsınız olur biter.
Turizm girdileri ülke bütçelerinde çok ciddi rakamları buluyor. 2019 yılı girdileri yaklaşık 35 milyar dolar, gelen turist sayısı da yaklaşık 52 milyon civarındadır. Yeterli mi diye sorarsanız elbette ki değildir. 2011 yılında rakiplerimizden birisi olan İspanyanın nüfusu 45 milyon civarındayken, ülkeye aldığı turist sayısı 65 milyon civarındaydı. Ne zaman ki rakamsal düzeyde rakiplerimizi geçeriz işte o gün turizm de başarılıyız demektir.
Turizm tanıtımları aynı zamanda ülkemizin de tanıtımıdır aslında. Dünyadaki 206 ülkenin, Birleşmiş Milletlerde 193 tanesi temsil edilmektedir. Bizim de, 138 ülkede Büyükelçiliğimiz olduğuna göre, neden büyükelçilerimiz ülke tanıtımında daha etken rol almasınlar. En azından Ülkemizi ziyarete gelebilecek ülkeler bünyesinde tanıtım çalışmalarımızı yoğunlaştırabiliriz. O ülkelerin yurttaşlarının tercihleri doğrultusunda turizm anlayışımıza yön verebiliriz. Bütün bunların yapılabilmesi için de uzmanların bir turizm politikası ve eylem planı geliştirmesi gerekir. Bu planları politik yapı, bir takım düzenlemeler ile tanıtımları daha da çeşitlendirip yaygınlaştıracak yasal düzenlemeleri uygulamaya koyabilirler.
146 ülkeye televizyon dizisi ihraç ediyormuşuz. Aslında fırsata çevrilebilecek bir durum. Bunu en iyi değerlendiren ülke Amerika’dır bence. Hollywoood sayesinde adım adım Amerika’nın birçok bölgesini tanımışsınızdır, en azından kovboy ve aksiyon filmleri sayesinde. Peki, biz ihraç ettiğimiz filmleri, yüzlerce bölüm bir iş merkezinde veya dar bir coğrafi bölümle birlikte, adına plato dediğimiz kurulan yapay alanlarda çekmek yerine, kültürel ve coğrafi değerlerimizi sergileyebileceğimiz alanlara taşıyabilir miyiz tabi ki taşıyabiliriz. Sorun bekli de maliyet farklarıdır. Ama aşılamayacak sorunlar değil.  Günümüzde sinema filmi veya dizi çekilen bölgelere beldelere iç turizmin de yöneldiğini düşünürsek, sinema film ve dizilerin tanıtımda önemi daha iyi anlaşılacaktır sanıyorum. Dolaysı ile bu tür çekim yapılacak mekânlarda olanağı olanların bu çalışmalara ekonomik katkıları sağlanabilir.
 
Elimizde bulunan kültürel, coğrafi değerleri planlı ve uzmanca tanıtmak da yetmeyecektir. Sahip olduğumuz güzelliklere yeni güzelliklerde katmak zorundayız. Elimizde bulunan doğal güzellikler ile yetinmeyim şehrimizi görsel bir renk cümbüşüne döndürmeli, cazibe noktası haline getirmeliyiz. Şehrin yapısına katacağımız sanatsal estetik ve güzellikler turistin ilgi odağı haline dönüştürülebilirse, bu da farklı etkinlikler ile desteklenirse, turist geldiği yeme içme ve güneşlenme kampından çıkıp bu şehri görmek isteyecektir.