Önce öğren, sonra yaz…
Edebî eserleri edebî eser yapan en önemli unsur dildir. Dil bir metni edebî yapan sihirdir. O nedenledir ki, dil, halk dili, bilim dili ve edebiyat dili olarak ayrılmaktadır. Tanım ve tarif de edebî eserlerde yazarların hayal dünyası veya bakış̧ açısıyla tasvir edilen coğrafyayı tanımamızda en büyük etkenlerden biridir.
Yer ve mekânda mutlaka bir eserde olması gereken betimleme yapılırken yazmadan önce o yerleri görmek, gezmek elbette kaçınılmaz olmalı. Aksi taktirde hayalden öte bir betimlemeyi geçmez. Kurgudan başka bir tasvir olmaz.
Kentsel, ulusal ve yerleşik yerlerin imajları yansıtılmasında, yazarlar eserleriyle eşi benzeri olmayan etkiye sahiptir. İstanbul’u Orhan Veli işe, Diyarbakır’ı Ahmet Arif ile kültürel imge haline getirmiştir. Yazarlar dokundukları nesnelere kişilik vererek imajlarını geliştirme gücüne sahiptir.
Yazılan titizlikle gözden geçirilmeli, özellikle romanda yer alan bölgenin tarihi, coğrafi ve kültürü doğru yansıtılmalı. Edebi eser de olsa gelecek kuşaklara aktarılan bilgi doğru yansıtılmalı.
Elbette yazar kalemini sınırsız ve özgür kullanmalı. Ancak bu sınır ve özgürlük tasvir yapılırken olmalı. Duygu, düşünce ve hayal gücünün sınırı olmamakla birlikte aksettirilen yer, mekân, tarih, kültür ve yaşayış biçimi eksiksiz ve hatasız olmalı. Zira eserde geçen ülke, şehir, köy, kasaba, tarih, kültür yanlış gösterilir. Bu da kültüre ve coğrafyaya, tarihe ve en önemlisi yaşayış biçimine balta vurmak gibi olur.
Roman yazarken, gezi ve macera, araştırma ve öğretici, tarih ve biyografi, eleştiri, felsefe ve bilim, alan ne olursa olsun tarihi ve kültürü doğru yansıtmak zorunluluktur.
Yazar, sadece mekanların inandırıcı tasvirlerini yapmakla kalmaz ayrıca mekanları karakterlerin düşünceleri ve mizaçlarına göre şekillendirir. ‘’Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır’’ sözünün ne kadar yerinde olduğunu düşünmekte yarar var. Yazar eserde yer verdiği yer ve mekân ile bağlantı kurabilmesi için görmesi, gezmesi gerekiyor. O zaman betimlemeler yerinde olur. Bırakın bir ülkenin şehirlerini aynı şehrin köyleri arasında bile kültürel farklıklar yaşanır. O halde insanların yaşayışları, yemekleri, kıyafetleri, hayalleri ve aşk hayatları tasvirleri yapılmadan önce öğrenmek ve bilmek gerekiyor.