Sevmenin sanatı ve kültürü olur mu?
Evrenin bize sunduğu her nimeti sevmek bir kültürdür.
Sevmek özden geçer, hiç kuşkusuz sevmek bir kültür ve sanat eylemidir.
Sevmenin kültürünü anlamak için insanın özüne inmek lazım.
Merhamet ve vicdan insanın özünü oluşturan kavramlardandır. Sevme kültüründe merhametin ve vicdanın yeri büyüktür. Doğayı sevmenin, canlıları sevmenin, bir ağaca sarılıp, bir köpeğin başını okşamanın, sahip olduğun bir kalemin varlığına saygı duymanın hepsi bir kültürdür.
Peki biz bu kültürün ne kadarını toplum olarak benimsedik?
Sevgiyi ne zamandır iki insan arasında geçen duygular olarak nitelendiriyoruz?
Annenin yavrusuna, ayın güneşe, toprağın suya, kuşun yuvasına, iki gencin birbirine, öğretmenin öğrencisine olan sevgisi besliyor insanın yaşamının özünü.
Heyhat! Tüm bu noksanlıklar yaşamımızın bir parçası iken aşk ve sevme konusunda nasıl başarılı olma şansı yakalanır. Sevginin, aşkın kutsallığı demek, kişinin sevdiğinden başkasına gözlerinin kör olması, sesinin lal olması kültürünü bilmelidir. Sevme sanatı ve kültürünü bilmeyen veya saygı duymayan kişi, başka kulağa fısıldar, başka gözlerde kaybolur.
Nefise zincir vurulmalı, gözlere perde inmeli… Aşka ve sevmeye saygısı olan sadece sevdiğine seslenmeli, bakmalı, görmeli…
Başka bir özetle, Nilgün Marmara’nın intihar mektubu yayımlanmış, intihardan sonra eşi, Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı.’’ Demiş. Anlaşılamamak, birbirine en yakın iki insan arasındaki derin bir uçurumdur. Velhasıl anlaşılamamak sevme kültürü eksikliğinin göstergesidir._ Anlaşılmak sevme kültürün ve sanatın Baş tacıdır_