Her seçim sürecinde yaşanan sıkıntıları çoğumuz biliriz. Ve her seçim sürecinde insanların farklılıkları olduğunu, düşünce ayrılıklarının olabileceğini, hayatımızda önemli kıldığımız şeylerin sıralamalarının herkesçe farklı olabileceğini de itina ile unuturuz. Sanırım bizler fikri hem olmayanı, düşüncemizi onaylayıp destek çıkmayanı dışlamayı, hor görmeyi, saygı duymamayı ve cahillikle adlandırmayı kısa bir kaçış yöntemi olarak benimsedik.
Çocukluğumdan bu güne kadar öğrendiğim çok önemli bir şey var. Hayatımın belli dönemlerinde kendime hatırladığım ve her anımı buna inanarak geçirdiğim bir şey; “Karşında gördüğün herkes bu küçük bir çocuk dahi olsa bireydir, ve karşında gördüğün kişi eğer vicdanlı bir canlı ise insandır...”
Arkadaşlar eğer ki sorguluyorsak yaşantımızı, çevremizdeki insanların tutarsızlığını, gelişememekten yakınıyorsak demek ki burada bir sorun vardır. Sen sana gelen insanı düşüncesinden dolayı yargılar onu hayatından çıkarmaya kalkarsan senin gittiğinde seni hayatından sıfırlamak ister. Böyle bir çerçevede “barış” içinde yaşamak mümkün müdür?
Kin gütmeden sevmeyi öğrenmek zorundayız. Sorgulasak bile saygı duymayı öğrenmek zorundayız. Farklılıklarımızı hoşumuza gitmese dahi kabullenmek zorundayız. Belki o zaman mutlu bir millet olma yolunda ilerleyebiliriz. Belki o zaman farklı iki insan olarak aynı yolda yürüyebiliriz.
Unutmayalım “Türk’ü, Türk, Alevi'yi, Alevi, Süryani'yi, Süryani, Laz'ı, Laz, Çerkez'i, Çerkez, Siyah’ı, Siyah, Beyaz’ı, Beyaz yapan en güzel farklılıklarımızdır. Bizi biz yapan yegane şey, bizden olmayandır.