Muratpaşa Belediyesi, 24 Ocak 1993’te öldürülen gazeteci-yazar Uğur Mumcu ile 31 Ocak 1990’da öldürülen Prof. Dr. Muammer Aksoy'un ölüm yıldönümlerini belirleyen 24-31 Ocak Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri kapsamında Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı Antalyalılarla buluşturdu.
DİNLEYİCİLER SALONA SIĞMADI
Cumhuriyet’in 100 yıllık tarihi içinde gazete, dergiler ve kitaplarıyla Türkiye’de yayıncılık, basın ve basın özgürlüğü tarihinin konuşulduğu söyleşi, Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Söyleşiye Antalyalılar yoğun ilgi gösterdi. Kültür merkezinin 658 kişilik salonu hınca hınç doldu. Yüzlerce kişi, söyleşiyi fuaye ve kültür merkezinin önünde yer alan parka kurulan LED ekranlardan takip eti.
AÇILIŞI BAŞKAN UYSAL YAPTI
Belediye Başkanı Ümit Uysal, 24 Ocak’ın Türk demokrasi, Türkiye Cumhuriyeti ve insanlık için mücadele eden başta Uğur Mumcu olmaz üzere birçok gazetecinin kaybedildiği bir tarih olduğunu belirtti. Uysal, “Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Emeklerine, gönüllerine, katkılarına, varlıklarına teşekkür ediyoruz. Onları rahmetle ve minnetle anıyoruz” dedi.
‘MEMLEKET İÇİN KAN KAYBI’
Prof. Dr. Ortaylı, Türk basının 1990’lardan itibaren, 20 yıl içinde verdiği basın kurbanlarının geçmiş yıllara oranla sayıca çok kalabalık olduğunu belirterek “Öldürülenler muhtevaca da hakikaten bu memleket için büyük bir kan kaybı olmuştur” dedi. Prof. Dr. Ortaylı, şöyle konuştu:
“Uğur Mumcu, bir yerde Türkiye'yi uyaran ve uyandıran bir insan. Bir sabah arabasına binerken evinin önünde, şimdi Uğur Mumcu Caddesi olan yerin paralelindeki sokakta uçurdular. Oraya karısıyla da bilebilirdi. Çocuğuyla bilebilirdi. Kör bir terör tamamıyla. Ama bu olay bir başlangıçtı. Bu olaylar bence çok daha vahimdir. Türkiye'de demokrasi açısından, fikir hürriyeti, insanların yaşam bakımından düşünülecek şeyler değildir.”
‘TÜRK TOPLUMU İKMALE KALDI’
Türkiye’nin çok partili hayatın son 40 yılında iyi imtihan veremediğini belirterek konuşmasına devam eden Prof. Dr. Ortaylı, “Bunu söylemek zorundayız. Bunu söylüyorum ama insan hayatında da toplum hayatında da böyle şeyler olur. Topallamalar çok olur. Ümit kırmanın gereği yok, akıllıca hareket etmek zorundasınız” diye konuştu.
Ancak Türkiye’de seçmeninin bir sorumsuzluğunun olduğunun altını çizen İlber Ortaylı, konuşmasına şöyle devam etti:
“80’lerde beliren beleşçi bir karakter tipi çıktı ortaya. Yani beleşe alışıyorsun. Nepotizme alışıyorsun. Şu veya bu şekilde iş buluyorsun, onun bunun hakkını yemeye alışıyorsun. Bunlar ahlak ama bir mekanizma bu. Çok önemli. Ve buna göre bir basın doğuyor. Buna göre bir tırtıkçı yapılanma doğuyor. Buna göre bir akademik bünye doğuyor. Türk toplumu ikmale kaldı. Şimdi ikmalde nasıl düzenleyeceğiz, onu düşünün. Bu çok önemli bir şey. Bazı şeyleri düzenleyemezsek, vatandaş inisiyatifini ele alamazsak, kendimizi ispat edemezsek, göstermezsek basit mahalle içi, aile içi dedikoduların dışında daha çok sesini duyuracak bir topluma dönüşemezsen böyle.”
‘İKİ NESİL ENFLASYONLA YAŞADIK’
Bunun somut örneklerinden birinin de yabancılara mülk satışında yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Ortaylı, şunları söyledi:
“Güzel bir Antalya var. 40 sene evvel böyleydi bu. 40 yılın içinde önce olur olmaz yere herifler bina yapıyorlar. Hiç kimse de ‘Bu herif bu binayı buraya niye yapıyor? Bu benim tabiatımı kirletiyor. Ben buraya tabiat için geldim.’ demiyor. Böyle bir tuhaf bir toplum. Bunu okumuşu da böyle cahili de böyle. Sonra adam oturuyor, arazi satıyor, ev satıyor. Türk olmayana. ‘Türk olmayana’ dediğim vatandaş. Bunun niye yapıyor? Kimse sesini çıkarmıyor. Böyle bir şey olabilir mi?”
Bugün Avrupa Birliği üyesi ülkelerde dahi gayrimenkul satışının bu kadar kolay olmadığının altını çizen Prof. Dr. Ortaylı, “Evinde oturamıyorsun, ev alamıyorsun. Çok korkunç bir ülke oldu. Urfa'da arazi alıyor. Böyle bir enayilik olur mu? Sen orayı sulamak için 2 nesil enflasyonda yaşamışsın. Keban Barajı, Atatürk Barajı yapacağım diye. Onlar beleş olmuyor. Enflasyonda yaşadık. Ve buna ses çıkarmıyorsun yani böyle bir ortamda tabii ki basın ilgilenmiyor böyle olaylarla” diye konuştu.