“SABİT GELİRLİNİN EV ALMA İŞİ DUAYA KALMIŞ”

CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, tasarrufa dayalı finans modeli ile ev ve otomobil edindiren şirketlere yönelik düzenleme yapan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanun Teklifinin görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulunda bir konuşma yaptı. Sistemin dikkatle izlenmesi gerektiğini dile getiren Budak, “Hassasiyetle izlenmezse 1980’li yılların başlarındakine benzer bir banker krizi mağduriyeti yaşamak kaçınılmazdır. Çünkü düzenlemeye çalışılan alan saadet zinciri modelidir. Yeni kaynak girişi devam etmez, zincir bir yerden koparsa sistemin tıkanması kaçınılmaz bir noktaya gelir ki asıl felaket o zaman olur” dedi. 

Sistemin uzun zamandır düzenleme olmaksızın işlediğini, hatta kendi mağdurlarını bile yarattığını dile getiren Budak, “Neden bu kadar süre beklenildi? Hâlihazırda mağduriyet yaşayan bu vatandaşların durumları ne olacak?” diye konuştu. Budak daha sonra şunları söyledi:

“Ülkemizde asıl yaşanan sorun, bir türlü üstesinden gelinemeyen ekonomik krizdir. Bakın, ülkemizde 2014 yılında yüzde 61,1 olan ev sahipliği oranı 2019’da yüzde 58,8’e geriledi, hele hele tasarruf yoluyla ev almak artık tamamen bir hayalden öteye geçemiyor.  Bakın, Google’da ‘ev sahibi olmak için’ diye bir tıklama yapın, bir arama yapın, hemen önünüze ‘ev sahibi olmak için dua’ diye yüzlerce sayfa açılıyor. Demek ki bu ülkenin ücretle çalışan vatandaşlarının, sabit gelirli yurttaşlarının ev sahibi olabilmeleri için işleri duaya kalmış, tabii istismarcılar bunu da sömürmeye çalışıyorlar.

GENÇLERİN EVLENMESİ DE EV SAHİBİ OLMASI DA HAYAL

Geçtiğimiz günlerde TÜİK, evlenme hızı verilerini açıkladı; buna göre, evlenme hızı, 2020’de on dokuz yılın en düşük seviyesine, 2001 rakamlarının da gerisine düştü. Yani vatandaş ev alamadığı gibi artık yuva da kuramaz hâle geldi. Üniversite mezunu bir genç, hayata 30 bin lira kredi borcuyla başlıyor. Bu kadar borcu varken nasıl evlilik hayali kursun, nasıl ev alabilsin?

Tasarrufa dayalı finans sistemi adı altında faaliyet gösteren şirketler kaynak sorunu yaşadığında yine vatandaşlarımızın mağdur olacağını unutmamamız gerekiyor. Hassasiyetle izlenmezse 1980’li yılların başlarındakine benzer bir banker krizi mağduriyeti yaşamak kaçınılmazdır. Çünkü düzenlemeye çalışılan alan saadet zinciri modelidir. Yeni kaynak girişi devam etmez, zincir bir yerden koparsa sistemin tıkanması kaçınılmaz bir noktaya gelir ki asıl felaket o zaman olur.”